Depresyon, panik atak ve anksiyete (kaygı bozukluğu) gibi duygudurum bozuklukları gerçekten kişiyi bezdiren, ümitsizlik ve karamsarlık duyguları içinde hayatı çekilmez kılan klinik tablolardır. Kişinin ruhu, deyim yerindeyse yorulur. Bedensel yorgunluklar, vücudun dinlenmesi ile geçerken; ruhsal yorgunluklar ne yazık ki geçmez.
Hayat ile mücadele enerjisi, yaşam enerjisi, gelecekle ilgili planlar yapabilme gücü ve yeteneği giderek azalır.Tüm bu olumsuz ruhsal durumlar zamanla bedensel (fizyolojik) bozukluklara da yol açar. Bu bedensel belirtilere tıp dilinde “psikosomatik belirtiler” denmektedir.
Bu bedensel belirtiler; kalp çarpıntısı, kalpte tekleme hissi, nefessiz kalma hissi, ağız kuruması, tansiyon yükselmesi yada düşmesi, baş dönmesi, dengesizlik, kulaklarda uğuldama, zaman zaman göz kararması v.b gibi çok geniş yelpazede belirtiler olarak karşımıza çıkar.
Böylece haklı olarak da kişinin, tıbbın tüm branşındaki uzman hekimlere sırasıyla başvurmasına neden olur. Gidilmeyen kardiyolog, nörolog, dahiliyeci, göğüs hastalıkları uzmanı kalmaz. Bir yandan da sürekli psikiyatri uzmanları değiştirilir ve birileri tarafından tavsiye edilen her hekim mutlaka denenir. Sonuçta torbalar dolusu ilaçlarla kişi, tam bir ilaç deposuna döner.
Peki bunca verilen çabalar, duygudurum bozukluğunun içinde kıvranan hastayı sonuca ulaştırıyor mu? Ne yazık ki, buna çoğunlukla “evet” cevabını veremiyoruz; yani, sonuca ulaştıramıyor.
Tüm antidepresanlar, “Serotonin re-uptake İnhibitörü” (serotonin geri-alım engelleyicisi) olarak etki eden farmakolojik ilaçlardır. Normalde serotonin adını verdiğimiz madde; beynin “raphe çekirdekleri” adını verdiğimiz anatomik bölgesinden salgılanan bir nöro-transmitterdir.
Bu madde, nöronlar (sinir hücreleri) arasında bilginin iletilmesinde rol oynayan ve bizim duygu-durumumuzu yöneten önemli bir aracı(postacı) maddedir. Beyinden salgılandıktan sonra sinir hücresinin gövdesinde “vezikül” adını verdiğimiz hücre içi keseciklerde depolanır ve sinirsel sinyalin bilgi olarak komşu sinir hücresine iletilmesi gerektiği durumlarda iki sinir hücresi arasındaki boşluğa salgılanır.
Sinaptik boşluk adını verdiğimiz iki sinir hücresi arası boşluğa gelen serotonin, hemen komşu sinir hücresinin zarında yer alan kendine özel reseptörlere (algaçlara) bağlanır ve gerekli nörolojik sinyali (bilgiyi) ilettikten sonra, hemen salgılandığı bir önceki sinir hücresi tarafından geri alınır (re-uptake yapılır). İşte, mevcut antidepresan ilaçlar; nörolojik sinyali karşı komşu sinir hücresine ileten serotoninin tekrar bir önceki sinir hücresine geri-alımını engelleyerek, iki sinir hücresi arasında bulunan boşlukta yoğunlaşmasına neden olur. Böylece, antidepresan etkiler elde edilmeye çalışılır.
Şimdi bu noktada durup, bir düşünelim…Sizin kolaylıkla anlayabilmeniz için, çok basitleştirerek anlatmaya çalıştığım bu etki mekanizmasıyla, serotoninin yapımı (sentezi) artmakta mıdır? Tabii ki artmamaktadır. Aksine, olması gereken zorunlu geri alım engellenmekte ve iki sinir hücresi arası boşlukta yakalanan serotonin elde tutulmaya çalışılmaktadır.
Oysa ki, akupunktur tedavisi ile doğrudan serotoninin yapım yeri olan beyindeki “raphe çekirdekleri”ne nöronal uyaranlar verilerek; serotoninin yapımı kamçılanmakta ve üretim artmaktadır. Ayrıca antidepresan ilaçların yaptığı gibi; serotoninin geri alımı da kesinlikle engellenmemekte ve zorunlu işlev görmesi gereken mekanizma bozulmamaktadır (bu da, akupunktur tedavisinin bir başka olumlu yönüdür)
Bu arada, en az akupunktur tedavisi kadar önemli bir başka hususa da değinmem gerekiyor. Serotonin maddesinin hammaddesi “Triptofan aminoasidi”dir ve bu aminoasid vücud tarafından sentezlenemeyen, mutlaka gıdalarla alınması gereken bir aminoasiddir.
Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın, eğer hasta gıdalarla yeteri kadar triptofan almıyorsa, vücuda yeterli hammadde girmiyor ve sonuçta serotonin üretimi artmıyor demektir. İşte, en az akupunktur tedavisi kadar önemli olan husus; triptofan aminoasidinden zengin gıdalarla beslenmektir.
Bu gıdaları, yurdumuzun dört bir köşesinde kolaylıkla bulacağımız şekliyle sayarsak:
- Karpuz çekirdeği (karpuz, çekirdekleri ile birlikte çiğnenerek yenmelidir)
- Deniz Levrek balığı
- Karides
- Süt ve süt ürünleri (katkısız,organik olanları tecih edilmelidir)
- Taze fasulye
- Tavuk (gezen köy tavuğu tercih edilmelidir)
- Kavrulmamış tuzsuz badem
Aslında bu listeyi uzatmak mümkün, ancak; bu yukarıda saydıklarımı bile düzenli tüketmeniz, serotoninin hammaddesi olan triptofanı yeterli miktarda almanızı sağlar.
Hastanın bu şekilde gıda alımı düzenlendikten sonra, uygulanacak iyi bir akupunktur tedavisi ile iyileşme olasılığı yükselir. Hem de ilaçsız ve yan etkisiz olarak…
Yazımı bitirirken, sizlere temel bir önerim olacak; duygudurum bozukluklarında hangi tedavi altında olursanız olun, hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmayın. Tedavi seçenekleri konusunda da, akupunkturun iyi bir seçenek olduğunu lütfen unutmayın.
ÖNEMLİ NOT: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
7 Responses
akupunktur için sizle nasıl gorusecez
Bizi arayabilirsiniz.Klinik Tel: 0232 4359890 Bayraklı/İZMİR Cep Tel:0505 6501561
Merha hocam anksiyete ve depresyon hastasıyım daha önce sizin sitenize yorum yapmıştım.Akupunktur tedavisine başlamadan önce daha önce sitenizden okumuştum düzenli olarak yazmış olduğunuz yiyecekler listesini uygulamak yeterlimi kendimden örnek veriyorum ızgara köfte,sardalye ,alabalık,taze fasulye,ve tavuk yiyorum daha önce isim vermek istemiyorum akupunktur tedavisi görmüştüm ama rahatsızlığım artmıştı tedaviyi bırakmıştım sonra bu yiyecekleri yediğimde rahatsızlığımda bir dalgalanma olmaya başladı bazen iyi olduğum durumlar oldu yine tedavi olmaya karar verdim bu sefer tedavi olduktan sonra muhteşem bir şekilde geri dönüşler oluyordu iyiye gidiyordu 3 seans sonunda doktorum sen artık baya iyisin dedi ama 1 ay sonra rahatsızlığım geri döndü seanslar azmı geldi acaba?
Merhaba Özcan Bey.Sorunuza cevabım geciktiği için öncelikle kusura bakmamanızı rica ediyorum.Sitemdeki makalemde sözünü ettiğim yiyecek guruplarını hepimizin düzenli bir şekilde tüketmesi gerekir.Sadece bu yiyecekleri tüketmekle ne depresyon,ne de anksiyete düzelmez.Bu yiyecekler;üretimi azalmış olan sertonin,dopamin gibi nöro-kimyasalların üretiminin yeniden arttırılmasında temel kaynak rolü oynar.Bu yiyeceklerle birlikte, akupunktur tedavisinin de çok ciddi ve doğru bir şekilde uygulanması gerekir.Ancak bu şekilde hareket edilirse,olumlu ve kalıcı bir iyileşme sözkonusu olur.
Muhtemelen size uygulanan üç seans yeterli gelmemiş.Toplamda en az 10 seansa tamamlansaydı daha iyi olurdu.Geçmiş olsun…
Kusura bakmayın hocam kafam tam olarak toparlamadığı için yazmayı unutmuşum ben akupunktur tedavisi görürken vücut ve kulak akupunkturu beraber yapılmıştı ama herhangi bir noktalarla ilgili ölçüm yapılmadı çelik iğneler kullanıldı
Kulak akupunkturu uygularken,mutlaka dedektör adını verdiğimiz elektronik-dijital cihazla,kulakta yer alan akupunktur noktalarının elektro-potansiyellerinin ölçmesi gerekir.Bu ölçüm sonucu patolojik olan (yani elektrik yükü normalden sapmış) noktalar tespit edilir ve elektriksel yüklerine göre,altın yada gümüş iğneler batırılır.Bu şekilde 20 dk.beklendikten sonra kulaktaki tüm iğneler çıkarılır.En doğru ve bilimsel kulak akupunktur uygulaması bu şekilde yapılır.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ediyorum sayın hocam